top of page
Ekran Resmi 2024-01-30 19.31.26.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.14.24.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.14.43.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.15.04.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.15.18.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.15.32.png
Ekran Resmi 2024-01-30 19.15.51.png
Ekran Resmi 2024-01-20 18.36.32.png
Ekran Resmi 2024-01-20 18.35.37.png
Ekran Resmi 2024-01-20 18.37.21.png
Ekran Resmi 2024-01-20 18.37.43.png
Ekran Resmi 2024-01-20 18.38.04.png
Ekran Resmi 2024-01-16 14.59.32.png
Ekran Resmi 2024-01-16 14.59.09.png
Ekran Resmi 2024-01-16 14.59.50.png
Ekran Resmi 2024-01-16 15.00.15.png
Ekran Resmi 2024-01-16 15.00.37.png
Ekran Resmi 2023-11-30 14.23.07.png
Ekran Resmi 2023-11-30 14.23.27.png
Ekran Resmi 2023-11-30 14.23.43.png
Ekran Resmi 2024-01-16 22.48.42.png
Ekran Resmi 2024-01-16 22.49.04.png
Ekran Resmi 2024-01-16 22.49.24.png
Ekran Resmi 2024-01-16 22.49.39.png
Ekran Resmi 2024-01-16 22.48.42.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.23.49.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.28.10.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.28.59.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.29.17.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.29.36.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.29.54.png
Ekran Resmi 2024-01-21 22.30.09.png
Ekran Resmi 2020-06-20 13.03.02.png

ÇAÄžRI SARI, 1 MAYIS 2019


Açlığın, yoksulluÄŸun insan hayatına bıraktığı izlere gülünecek bir durum yok elbette. Ama mizah iÅŸte, her yerden kendine bir yol buluyor, su olup sızıyor, kara tablonun içinden çıkıveriyor. Dario Fo tam da bunu hedefliyor olsa gerek. Günlük hayatın aksaklıklarını kendi üslubuyla sahneye aktarırken yüzünüzü güldürmeyi büyük bir ustalıkla baÅŸarıyor.

​

Dario Fo, 90 yaşında yaÅŸama veda ettiÄŸinde geriye muhteÅŸem oyunlar bırakmıştı. “Ödenmeyecek Ödemiyoruz” da o oyunlarından biri... Oyunun bir çok defa farklı tiyatro sahnelerinde, farklı yönetmenler tarafından perdelenmiÅŸ olması herhalde bizim memlekete çok yakışmasından.

​

Fo’nun kaleme aldığı oyun, 1970’li yıllarda bir Ä°talyan mahallesini anlatıyor. Ama anlattığı yer sanki bizim mahalle, oyuncular da ben, sen; bu kadar pahalılık karşısında karnını doyurmaya çalışan insanlar. Ne de olsa ‘YiÄŸidin muhtaç olduÄŸu kuru soÄŸanın kilosu 8 lira! Oyunda bir tanzim satış kuyruÄŸu eksik. Hani o da olsa, “Ne Ä°talya’sı, birbirimizi kandırmayalım Fo Türkiye’den bahsediyoruz” diyeceÄŸiz. Oyunun bir bölümünde, saÄŸlık sistemine göndermede bulunurken de; sanki Ä°talya’da bir hastaneden deÄŸil de BaÄŸcılar’da, Okmeydanı ya da Pendik’teki bir hastaneden bahsediyor.

​

ELEÅžTÄ°RÄ° OKU BOZUÅžMUÅž SENDÄ°KALARA


Büyük Usta Dario Fo, bu oyunu 1970’li yıllarda Torino’da grev yapan iÅŸçilerin durumuna dikkat çekmek için yazmış. Sendikaların grev karşısındaki kayıtsızlığını da buna ekleyelim. Oyun, iÅŸçilerin çalışma koÅŸullarını sorgularken, onların baÄŸlı oldukları sendika ve partileri de sorguluyor.

Cihangir Atölye Sahnesi tarafından sahnelenen oyun Arzu Gamze Kılınç’ın yönetiminde izleyici ile buluÅŸuyor. Seyirciyi içine katan, samimiyetleriyle sanki uzun yıllardan beri arkadaşımızmış hissi uyandıran Ece Güzel, Serpil Göral, Onur Alagöz, Kıvanç Kılınç ve Baran Åžükrü Babacan oyunculukları ile göz dolduruyor.

Polis tarafından kuÅŸatılan bir mahalle, grevcileri kovalayan polisler, kaçışan insanlar, saklanmaya çalışılan yiyecekler oyuna muazzam bir dinamizm kazandırıyor.​

Çok fazla spoiler vermeyelim, gerisini izleyiciye bırakalım. Ancak ‘Hemen gidelim izleyelim’ derseniz biraz beklemeniz gerekecek. Zira sezon kapandı. Perde önümüzdeki dönem yeniden açılacak.

Tiyatro, çölde vaha gibi bir ÅŸey. Hayata dair bir sürü sıkışmışlığın arasında nefes veriyor insana... Sizin de bir vahaya ihtiyacınız varsa, izleyeceÄŸiniz oyunlar arasına “Ödenmeyecek Ödemiyoruz”u koymayı unutmayın!

​

HEM SANAT MERKEZÄ° HEM OKUL

​

Günümüzde tiyatro alanları bulmak, yaratmak kolay mevzu deÄŸil. Ekonomik sıkıntılar, tiyatroların desteklenmemesi ya da muhalif bir oyun yaptığınızda karşılaÅŸacağınız envai çeÅŸit engeller...

Yani bin dert var; hem izleyici, hem sergileyen ekip açısından. Gazetemizin bu sayfasında daha evvel de Cihangir Atölye Sahnesinden bahsedilmiÅŸti. Tekrar olsun. Anlatmaya deÄŸer iÅŸlere imza atıyorlar çünkü. Oyuncu Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner birkaç yıl önce yola çıktılar ve Cihangir Atölye Sahnesini kurdular. Ä°ki yıldır oyunculuk eÄŸitimleri veriyor, genç sanatçılarla deneyimlerini paylaşıyorlar. Onları birçok sahneden daha özel kılan ÅŸey ise; olanaksızlıklar nedeniyle sahne bulamamış genç yetenekleri keÅŸfetmek. Özel yetenek sınavıyla seçilen öÄŸrencilere ücretsiz konservatuvar imkanı sunuyorlar bu yüzden. Üstelik bu eÄŸitimler 3 yıl sürüyor. Ömürleri uzun olsun, birbirinden deÄŸerli oyunları tiyatroseverlerle buluÅŸturdukları için.

logo-slogan_edited.png

GÜNSU ÖZKARAR, 12 NÄ°SAN 2019 

​

(Oyunun yönetmeni Arzu Gamze Kılınç'la söyleÅŸi...)

​

​

“SEYÄ°RCÄ°NÄ°N ‘GÜLME’SÄ°NÄ° ÖNEMSEDÄ°M”

​

GeçtiÄŸimiz günlerde Dario Fo’nun Ödenmeyecek Ödemiyoruz adlı oyununu CAS ekibinden izledim. Eski ve bilinen bir oyunu, genç ve dinamik bir ekipten tekrar izlemek çok büyük keyif verdi. Sonrasında oyunun yönetmeni Arzu Gamze Kılınç ile Dario Fo’yu neden seçtiklerini, CAS’ın süreçlerini, ekibin kimlerden oluÅŸtuÄŸunu ve oyuncunun seyirci ile iliÅŸkisini konuÅŸtuk.

​

Tipik bir komedi mi Ödenmeyecek Ödemiyoruz?

​

Oyun bir fars. Komedisi çok güçlü. Bu komedi içerisinde dünyanın asal sorunlarına doÄŸrudan deÄŸinen bir oyun. O bakımdan biraz da iç acıtıcı. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Dario Fo ilerici bir yazar. Fikirlerini üstten bir dil kurarak deÄŸil, halk tiyatrosu hamuruyla yoÄŸurup seyircisiyle eÅŸit iliÅŸki kurarak yapmak istiyor ve bunu çok iyi baÅŸarıyor.

​

Bu oyunda da varoÅŸlardaki iÅŸçi sınıfının başına anlatıyor derdini yazar. Geçim sıkıntısı çeken kadınlar fiyatların zamlanmasına karşı çıkıp eski fiyatlar üzerinden alışveriÅŸ yapmaya karar veriyorlar, olaylar giderek büyüyor ve marketleri yaÄŸmalıyorlar. Yazar Dario Fo bu olaylar üzerinden son derece açık ve eÄŸlenceli bir o kadar da düÅŸündürücü güçlü bir sistem eleÅŸtirisi koyuyor ortaya.

​

Daha önceki sahneleniÅŸlerinden farkı nedir?

​

Elbette oyun birçok kez sahnelenmiÅŸ dünyada ve Türkiye’de. Çok deÄŸiÅŸik sahneleyiÅŸler var. Ben oyun sahnelerken birinci önceliÄŸim yazarın düÅŸüncesini ve derdini seyirciye en doÄŸru ve net biçimde aktarmaktır. Bunun önüne geçebilecek hiç bir reji numarası ya da yaratım üslubuna meydan vermemeye çalışırım. Bir baÅŸka deyiÅŸle öncelikle yazara hizmet ederim.

​

Sahnelemenin farklı olması deÄŸil doÄŸru olması daha kıymetlidir benim için.


Bu oyun biçim açısından biraz zorlu bir oyun. Bıçak sırtı, sınırlarda dolaÅŸan bir yapısı var. Komedisi ile düÅŸüncesi arasındaki dengeyi çok hassas kurmak gerekiyor. Dario Fo’nun ‘gülme’ olgusuna yaklaşımı beni çok etkiler. ‘Gülme’nin birleÅŸtirici gücünü ve iletiÅŸimdeki iÅŸlevini çok iyi bilen bir yazar. O nedenle sahneleyiÅŸte de seyircinin ‘gülme’sini önemsedim.

​

Ekibinizde kimler var?

​

Genç, dinamik bir ekip. Bizim için çok özel bir ekip:) BeÅŸ kiÅŸilik oyuncu kadrosunun dördü bizim Antalya’daki ilk öÄŸrencilerimiz. Åžükrü, Ece, Kıvanç ve Serpil yıllar önce Antalya Tiyatro Atölyesi’nde tiyatroya birlikte baÅŸlayan neredeyse çocukluk arkadaÅŸları. 20 yıl sonra tekrar aynı projede oynamaları bu oyuna kısmetmiÅŸ... Onur ekibe yeni dahil oldu ama çabuk kaynaÅŸtı. Bizim için çok kıymetli, çok yönlü bir oyuncu, aynı zamanda CAS’ın sahne direktörlüÄŸünü de yürütüyor.

 

“Sanki dün akÅŸam yazılmış gibi”


Oyunu ele alırken günümüzle özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸiniz yerler oldu mu?


Benim özdeÅŸleÅŸtirmeme gerek kalmadı çünkü oyun 1974 yılında yazılmış olmasına raÄŸmen sanki dün akÅŸam yazılmış gibi. Zaten bu nedenle de sevdiÄŸimiz bir oyun. Sorunlara sistem açısından bakması, bunu yaparken inanılmaz bir ritm ve eÄŸlenceli sahneler silsilesi ile seyirciyi kavraması çok etkileyici.

 

Dario Fo’nun tiyatro tarihindeki yerini nasıl tanımlarsınız?

​

Haylaz bir tiyatrocu. Çok güçlü bir eleÅŸtirisi ve bunu yapmak için enerjisi de var. Kendisi aramızdan ayrıldı ama pozitif enerjisiyle yaşıyor elbette. Ä°talyan halk tiyatrosu olan Commedia Dell Arte ve tüm halk tiyatrosu geleneklerine kucak açmış bir yazar, oyuncu ve yönetmen.

​

Peki ya ülkemizdeki yerini? Kimdir Dario Fo seyircisi?

​

Dario Fo tiyatro seyircisi tarafından çok bilinen bir yazar. Hem uzun oyunları hem de kısa oyunları çok oynanır ve seyredilir. Gülmeyi seven, popülist yaklaşımlara prim vermeyen, toplumsal sorunlara kulak tıkamayan seyirci için kıymetli bir yeri vardır ülkemizde.

​

Sizin seyirciniz nasıldı? Oyunla nasıl bir ilişki kuruyorlar?

​

Oyunu olabildiÄŸince seyirciye açtığım için sahneyle seyirci arasında sıcak bir iletiÅŸim doÄŸuyor. Çok eÄŸleniyorlar. Çok samimi bulduklarını ve beÄŸendiklerini söylüyorlar. Cihangir Atölye Sahnesi yeni bir tiyatro oluÅŸumu olduÄŸundan seyirciyle bu ÅŸekilde buluÅŸabiliyor olmak çok sevindirici bizim için.

Tiyatrodlogo.png

Ä°SMAil CEM ÖZKAN26 Kasım 2019 

Politik mizah ezilenlerin duvar yazısıdır:

“Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”

​

Ä°talya’da Fiat’ın fabrikasının olduÄŸu bir ÅŸehrin varoÅŸlarındayız. Bir iÅŸçi evi… Bir duvarda “Ödenmeyecek, ödemiyoruz!” yazısı… Politik tiyatro için zemin hazırdır!

​

Politik tiyatro mizah yüklüdür. Politik mizah yapmak ise  büyük cesaret ister,  özellikle ifade özgürlüÄŸünün kısıtlandığı zamanlarda! Bir birikim ve incelikli bir zeka iÅŸidir ve bu özellikleriyle her insanın yapacağı bir ÅŸey deÄŸildir. Sahnede yapılan doÄŸaçlama göndermeler bile sansüre karşı özenle seçilmelidir. Dolayısıyla, politik mizah çetrefilli iÅŸtir. Hayata haykırılacak sözleri sahneye özgürce yansıtırken esnek bir yaratıcılık gerektirir. Politik mizah, ezilenlerin duvar yazısıdır bir bakıma.

​

Karanlık bir dönemden geçiyor dünyamız. Her ÅŸeyin alt üst olduÄŸu, deÄŸerlerin içeriklerinin boÅŸaltıldığı, ideolojilerin yerini paradigmaların aldığı, örgütlülüÄŸün yerini bireysel kurtuluÅŸun çare olarak sunulduÄŸu, insanların yalnızlaÅŸtırıldığı bir zamandan geçiyoruz.

Ä°ÅŸte bu dünyada, hala varlığını sürdüren “pazarlar” emekçi insanların vazgeçilmez mekanlarıdır.  Bir yandan insanlar pazardan ucuz tüketim malzemeleri temin ederlerken, diÄŸer yandan bu alanlar insancıl iliÅŸkilerin hala devam ettiÄŸi yerlerdir. Pazarlarda herseye açıktır; karşılıklı çıkarların gizli odalarda belirlendiÄŸi alanlar deÄŸildir bu alanlar. Oysa “borsalar”, tam tersine kapalı kapılar ardında kirli dolapların döndüÄŸü, ekonominin spekülatif biçimde belirlendiÄŸi ve insanları kendine çekerek hayatlarını karartan bir mecradır.

​

Ve bu ekonomik yapıyı ÅŸekillendiren kanunlar vardır. Kanunları uygulayanların gözettiÄŸi en önemli ÅŸey, sermayenin güvenliÄŸi ve ticari hayatın devamlılığıdır.  Bir ülkede fakirlik artınca, yiyecek ve temel ihtiyaçlara zam yapılınca,  -pardon fiyat ayarlaması- halk kendi çözümlerini üretmeye baÅŸlar. Güvenlik görevlilerin de iÅŸleri buna paralel olarak artar.

Bıçak kemiÄŸe dayanıp yoksulluk içindeki  iÅŸçiler, emekçiler sefalet koÅŸullarına sürüklendiÄŸinde bazen kanunlar da onları engellemeye yetmeyebilir. Ä°ÅŸte o zaman, insanlar “Yetti artık! Bu defa fiyatları biz belirleyeceÄŸiz. Mallara ancak geçen ay ki etiket fiyatlarını öderiz. EÄŸer zor kullanırsanız malları alır, para ödemeden çıkar gideriz! diyebilirler. O gün sermaye sahipleri için, fakirler için belki de bayram olur!

​

Böyle bir kaosu konu alan “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” oyunun yazarını anlatmaya gerek yok; çünkü tiyatro ile uzaktan yakından ilgilenen her seyircinin artık bildiÄŸi, kalemini emekten yana kullanan, duruÅŸunu saklamadan sergileyen biri: Dario Fo!  Oyunda yazarın keskin dili, çevirmenin marifetiyle ve yönetmenin yorumuyla birleÅŸiyor sahnede. Dario Fo’yu çok iyi tanıyan Füsun Demirel‘in çevirisi doyumsuz bir anlatıya dönüÅŸtürüyor metni.  Arzu Gamze Kılınç‘ın rejisi bu güzel metni hak ettiÄŸi sarsıcılığıyla ete kemiÄŸe büründürüyor.  Oyuna hayat veren oyuncuların her biri sahnede rejinin hakkını veriyor, dinamizmleri, sahicilikleri ve beden dilleriyle seyir zevkini yükseltiyorlar.  Serpil Göral ve Ece Güzel varoÅŸlarda yaÅŸayan iki emekçiyi canlandırırken, mimik ve jestleriyle son derece baÅŸarılılar. Kıvanç Kılınç ve Ä°lker YiÄŸen ise hem eÅŸ hem de iÅŸçi olarak karakterlerini içsel yolculuklarıyla birlikte yansıtıyorlar. Onur Alagöz ise, oyunun belki de üzerine en çok yük binen oyucusu olarak, birden çok karakteri, son derece dinamik bir biçimde ve aksatmadan sahneye taşıyor.

Oyun, bir iÅŸçinin evinde geçiyor; mutfak, yatak odası ye yaÅŸam alanı. Oyunun dekorunu hazırlayan Osman Özcan,  tecrübesiyle sahneyi oyuncuların rahat hareket edebildikleri bir mekana dönüÅŸtürüyor. Dinamik bir sahnelemeye uygun sahne düzeni ile oyun akışına yaptığı katkı muhteÅŸem diyebilirim. Ekonomistlerin deyimi ile sahneyi son derece “verimli” kullanıyor. Perdenin duvar olarak kullanılması ayrıca bir güzellik!

​

“Sakin olun, sakin olun! Ne bu polis korkusu yahu, altınıza yapacaksınız neredeyse! Tanrı aÅŸkına! Aldığınız malların fiyatlarını belirleme hakkınızı kullanıyorsunuz, doÄŸru olanı yapıyorsunuz! Bu tıpkı bizim grev hakkımız gibi, hatta daha da iyisi, çünkü grevlerin sonunda fatura hep iÅŸçiye çıkar, oysa bu eylemde patronda bir fatura ödeyecek! Öyleyse: Ödenmeyecek! Ödemiyoruz! Çünkü bu yıllardır buradan yaptığımız alışveriÅŸlerde bizden çaldıklarınızın karşılığıdır!”

BaÅŸarılı bir politik mizah örneÄŸi olan oyun,  seyircilere kahkahalarla gülme imkanı verirken, bu imkan aynı zamanda  bir düÅŸünme ve sorgulama zeminine kapı aralıyor.  Hayata ve yaÅŸadıklarımıza dair yıllar önce yazılmış bir metnin, baÅŸarılı bir reji ve oyunculukla bütünleÅŸerek ne kadar hala güncel ve etkileyici olabileceÄŸini göstermesi bakımından “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” çok baÅŸarılı bir örnek.

Bu kadar anlattın ama oyunu sahneleyen tiyatro hakkında tek satır yazmadın diyebilirsiniz. Haklısınız, özellikle sona bıraktım: Cihangir Atölye Sahnesi (CAS)! 

Ekran Resmi 2020-06-20 13.03.02.png

METÄ°N BORAN, 27 OCAK 2019

​

Son yıllarda tiyatro ortamında özellikle görsel anlatımda ortaya çıkan deÄŸiÅŸim arayışları, metin yazarlığı ve oyunculuk üsluplarında da yeni kurgu tekniklerinin ve oyunculuk tarzının denenmesinin önünü açtı. Ancak bu arayışlar, her toplulukta pratik olarak bütünlüklü bir baÅŸarı yakalayamadı.

​

Bu baÅŸarısızlığın sebepleri arasında en baÅŸta, ekiplerin ortak akılla kolektif bir bilinç oluÅŸturmakta yetersiz kalmaları ve duygu ve düÅŸünce dünyası ortaklığında bir türlü ‘topluluk’ olamamaları sayılabilir. Yanı sıra ele alınan metnin yetersizliÄŸi ve sakatlığından oluÅŸan anlatım bozukluÄŸu ve görsel kurgunun sığlığı, tek düze hali ve egosu yüksek, üstten bakan anlayışlarla ortaya konulduÄŸu izlenimi veren deneysel arayışların da, seyirci düzleminde baÅŸarılı bulunmadığı ve kabul görmediÄŸi gerçeÄŸinin nedenleri arasında sayılabilir.

​

Fakat bu defa durum farklı…

​

Karşımızda, geleneksel gösterim motiflerinden harmanlanarak oluÅŸturulmuÅŸ deneysel bir anlatım denemesi var.

​

Cihangir Atölye Sahnesi’nde sahnelenen müzikli komedi Raif ile Letafet adlı oyunu izledikten sonra bir kez daha düÅŸündüm.

​

Evet, sahnede ortak akıl, kolektif bilinçle toplumsal yaÅŸamdan sızan bir hikayeyi ölçülü ve özenli bir iç tutarlıkla nasıl ve ne ÅŸekilde okunaklı bir üslup bütünlüÄŸüyle anlatılabileceÄŸini örnekleyen hatta ortaya bir model de koyan Cihangir Atölye Sahnesi’nin Raif ve Letafet adlı alaturka müzikli oyunundan söz ediyorum… 

​

Arzu Gamze Kılınç ile birlikte Muhammet Uzuner’in kuruluÅŸunu gerçekleÅŸtirdiÄŸi Cihangir Atölye Sahnesi, ilk oyun olarak genç oyuncu Kıvanç Kılınç’ın yazdığı, Muhammet Uzuner’in sahneye uyguladığı Raif ve Letafet adlı komediyle seyircinin karşısına çıkıyor.

En baÅŸta söylenmeli, Raif ile Letafet, Kıvanç Kılınç’ın dil tutarlığı ve kurgu bütünlüÄŸü baÄŸlamında baÅŸarıyla yazılmış bir oyun. Metnin görsel anlatımında Uzuner’in, berrak bir zihinsel akışla, özenli,  ölçülü ve iç tutarlıkla ortaya koyduÄŸu reji yorumu hikayeyi zengin bir görsel anlatıma dönüÅŸtürüyor.

​

Bir aÅŸk ekseni etrafında kurgulanan bu alaturka hikayede, her biri bir modelle iÅŸlenmiÅŸ ondan fazla tip var ve her biri yaÅŸayan, hayatta karşılığı olan, sahnede varlıkları ile hayatta bir deÄŸerin simgesi olan figürler… Oyuncular; Aras Cem Güler, Barış Özgenç, Bülent DüzgünoÄŸlu, Kıvanç Kılınç ve Sinem Ünsal sahnede, iyi düÅŸünülmüÅŸ, ölçülü ve dengeli oyunculuk formatı ile bu figürleri kusursuz olarak yansıtıyorlar.

​

​

Sezon başında bir araya gelmiÅŸ oyuncular daha ilk oyunlarında bir ortak bir üslupla adeta bir takım oyunculuÄŸu ortaya koyuyorlar. Müzikalde Anadolu’nun geleneksel gösterim biçimlerinden oyunculuk örnekleri ve modern oyunculuk tekniklerini ustaca buluÅŸturarak iç içe geçirerek yeni bir anlatı denemesini baÅŸarıyla gerçekleÅŸtiren yönetmen Muhammet Uzuner, biçimsel yorumunda ortaoyunu tiplerinden Kavuklu ve PiÅŸekar’dan, Hacivat ile Karagöz’e, Shakesepare’den Brecht’e modern oyunculuÄŸun örneklerini ustaca harmanlayarak anlatıya taşıyor. Böylece zengin bir oyunculuk biçimi ile müzikalin biçimsel anlatımını güçlendiriyor.

Görsel anlatı da oyunculuk performansına uyumlu dönemin atmosferini  yansılayan Ali Seçkiner Alıcı’nın isabetli müzikler ile Hicran Akın’ın hareket tasarımı ile bütünlük oluÅŸturan reji yorumu dilde, harekette ve duyguda gösteriyi zirveye taşıyor.

reji yorumuyla, ÅŸairi azam, romantik Abdülhamit Tarhan’ın dilini ve sesini, Müzhipzade Celal’in anlatım tekniÄŸinden gelen biçim güzelliÄŸi ile buluÅŸturup, Neyzen Tevfik’in nüktedanlığından bir parça alıp Aziz Nesin’in mizahının yanına koyuyor, üstüne de Haldun Taner’in tebessümünü serpiÅŸtiriyor. Bertolt Brecht’i de açık biçim auranın merkezine koyarak seyirciyi tebessümle düÅŸünmeye çağırıyor.

​

Åžiirsel dili, ölçülü mizahı, tamamlanmış, yaÅŸayan tipleri ile ciddi bir komedi örneÄŸi olan Raif ile Letafet’in sahne uygulamasındaki bu ‘gülümseterek düÅŸünme eylemi’nin baÅŸarısı Uzuner’in, oyunculuk motiflerini ustaca bir araya getirerek, geçmiÅŸi bugüne taşıyan bugünü geçmiÅŸe götüren içeriÄŸini dengeli bir tutumla ele alarak hikayeyi, içerik ve biçim olarak zengin ve dinamik görsel anlatıya dönüÅŸtürme düÅŸüncesinin pratik uygulamasından geliyor.

​

Tiyatro ortamında yeni arayışlar diye yırtınan “egosu yüksek,”  “ben yaptım oldubitti” anlayışı ile anlaşılmaz iÅŸleri seyircinin başına musallat edenler… Biçim sevdasına tutulup içeriÄŸi ıskalayan yarım akıllı kasıntı oyuncular…  Kerameti kendinden menkul  “en avangard olanını ben yapacağım” havasından bir türlü sıyrılamayanlar özentili snoplar… Sığ bilgileriyle vasata hizmet ederek ortamda caka satan kibirli tiyatro adamlarından oluÅŸmuÅŸ ekipler…  Ve bir de dönemin biat kültürünün yanında olmak adına metne olur olmaz kelime yerleÅŸtiren muhafazakarlık adına pespayeliklere pirim veren orta karakterli az aktör, çok oyuncular… Cihangir Atölye Sahnesi’nde seyirci karşısına çıkarılan Raif ile Letafet’te görüldüÄŸü gibi anlaşılır olmak hiç zor deÄŸil.

tiyatronline logo.png

MEHMET KONUK, 24.11.2019

​

SALOZ, HÂLÂ MAVAL OKUMAYA DEVAM EDÄ°YOR!

​

Yahudi kökenli Alman vatandaşı olarak 1916 yılında dünyaya gelen, ailesi kendisi doÄŸmadan önce HıristiyanlaÅŸmasına raÄŸmen, kökeni, fikirleri ve yaÅŸadığı dönem nedeniyle soykırım tehdidi altında ülkesinden ayrılmak ve uzun yıllar çeÅŸitli ülkelerde yaÅŸamak zorunda kalan, hayatını mücadele içinde sürdüren, en son yerleÅŸtiÄŸi ve vatandaÅŸlığına geçtiÄŸi Ä°sveç’te 1982 yılında dünyayı terk eden Alman oyun ve roman yazarı, belgeselci ve ressam Peter Weiss’in yazdığı sekiz oyundan biri olan Saloz’un Mavalı, genel olarak Portekiz'in Afrika ülkelerinde yıllarca süren baskısını, katliamlarını ve bu sömürgeci anlayışın hem Portekiz halkı hem de Angola ve Mozambik gibi Afrika ülkeleri üzerindeki etkisini iÅŸliyor. Yazarın Saloz’un Mavalı haricinde Türkçeye çevrilmiÅŸ eserleri arasında SoruÅŸturma , Marat-Sade (oyunun kısa ismi) adlı oyunları ile Direnmenin EstetiÄŸi adlı romanı bulunmaktadır. 

​

"Batılılar geldiklerinde ellerinde Ä°ncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öÄŸrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde Ä°ncil, onların elinde topraklarımız vardı."

​

Portekizli diktatör António de Oliveira Salazar’ın iktidarının acımasız yüzünü, o zalim iktidarın yıkılışını, sömürgeciliÄŸin geliÅŸimini, sömürge olan ülkelerdeki hazin örnekleriyle iÅŸleyen oyun, dünyada ve Türkiye’de iddialı oluÅŸuyla biliniyor. Yazar Weiss, oyunda, Salazar’ın otuz altı yıl süren iktidar döneminde baskının, ÅŸiddetin, zulmün, kaçırılmaların ve öldürmelerin günden güne nasıl arttığını, aynı anda hem ezenlerin hem de ezilenlerin gözünden eleÅŸtirel ve yüze vurumcu bir bakışla izleyiciyle paylaşıyor.

​

Salazar, hakiki bir sömürgeciydi. Portekiz’i sömürgeleriyle tek ve bölünmez bir ülke olarak görüyordu. 1930 yılında henüz kabinede Maliye Bakanı iken çıkarılmasını ÅŸiddetle tavsiye ettiÄŸi ve takipçisi olduÄŸu Sömürge Yasası ile Afrika kıyılarındaki sömürge olan ülkeleri, haklar konusunda monarÅŸi döneminden de geriye götürecekti. Salazar Katolik’ti; Portekiz’in bir Katolik Krallığı olduÄŸunu ve kendisinin de Tanrı tarafından kutsandığını düÅŸünüyor, bunu açık açık ifade etmekten çekinmiyor, Katolik deÄŸerlerin üstünlüÄŸünü savunuyordu. Sömürgeciydi; Portekiz’i bir “çok kıtalı ülke” olarak tarif ediyor; Angola, Mozambik ve diÄŸer sömürge topraklarına “uygarlık, istikrar, refah, demokrasi ve barış” (!) götürdüÄŸünü ilan ediyordu. Buna, Portekiz halkının büyük çoÄŸunluÄŸunun da kanmasını saÄŸlıyordu. 1968 yılında Salazar beyin kanaması geçirdi; çok hastaydı. Yerine alelacele birileri bulundu. Salazar, hastalığı atlatacaktı ama bir sorun vardı: Kendisini hâlâ baÅŸbakan sanıyordu. Ona BaÅŸbakanlık Sarayında bir oda tahsis ettiler. Artık iktidarda olmadığını söyleyemediler; onun için özel günlük gazeteler hazırlanıyordu ve 1974’te öldüÄŸünde kendisini halen baÅŸbakan zannediyordu. 

​

Oyunda salt Salazar dönemi Portekiz’i anlatılmıyor esasında. O dönem üzerinden sömürgeciliÄŸin, sınıf çatışmasının, mülkiyet düÅŸüncesinin, daha çok kazanmanın, iÅŸgâl anlayışının, farklı milletlere, inançlara ve fikirlere karşı gösterilen tepkilerin insanlık tarihi üzerindeki etkilerini de görüyoruz oyun aracılığıyla. 

​

Ekip Oyunu…

​

Uzun süredir dört başı mâmur ÅŸekilde sahnelenmeyen bu eser; Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner tarafından 2017 yılında kurulan Cihangir Atölye Sahnesinin (CAS) Konservatuvar öÄŸrencilerinin oynadığı ve yönetmenliÄŸini Muhammet Uzuner’in yaptığı farklı bir yorumla bu sezon sahnelerdeki yerini alıyor.

​

Tam bir kolektif çalışma ürünü olan oyun, ekip ruhunun saÄŸlam biçimde oturtulmasının ne denli estetik görüntülerin ve keyifle takip edilecek bir izlencenin ortaya konulabileceÄŸinin de göstergesi. Sahnede birbirinden genç ve dinamik 13 oyuncu var ki birçoÄŸunun belki de ilk profesyonel oyunu, mizansen çok detaylı, koreografi her an var ve fakat oyunda karmaÅŸaya ve rabarbaya hiç yer yok. Bu elbette, baÅŸta yönetmen ve eÄŸitmen Uzuner’in reji zekâsı ve matematiÄŸinin ürünü ancak birlikte hareket edebilmenin de baÅŸarılı sonucu. BaÅŸtan sona kadar ciddi bir tempo ve neredeyse oyunun her anında dans ve hareket olmasına raÄŸmen oyuncuların enerjileri hiç düÅŸmüyor. Hepsi, oyunun temel felsefesini kavramış biçimde oynuyor. Ä°çine girdikleri rollerin duygularıyla özdeÅŸim kurdukları salt bedenlerine deÄŸil mimiklerine de net ÅŸekilde yansıyor. Fakat bir epizottan diÄŸerine, bir karakterden ötekine geçerken, oyuncular derin bir diyafram nefesi alıp adeta yeni bir hikâye anlatırmışçasına baÅŸlamasalar da direkt bir öncekinin devamı niteliÄŸinde ilerleseler, oyundaki konu bütünlüÄŸü tam anlamıyla saÄŸlanmış olur.

​

Cihangir Atölye Sahnesi'nde izlenebilecek eserde, Alper Ä°rvan, Aylin Gündüz, Barış Kaan Güven, Berfin Karatay, Boran Özsaygı, Can Seçki, Dorukhan Kenger, Furkan Özkan, Murat Aytekin, Onur Özer, Ömercan Çelebi, Selda Uyan ile Zuhal Atalay rol alıyor.

​

Rejisör, rol dağılımlarını o kadar dengeli yapmış ki bir karakterin ve oyuncunun diÄŸer karakterin ve oyuncunun önüne geçmesine engel olmuÅŸ. Bu, oyunculara performanslarını eÅŸit biçimde sergilemelerine olanak saÄŸlamış; hepsi CAS Konservatuvar ikinci sınıf öÄŸrencileri olan gençler için de iyi bir fırsat olmuÅŸ. Oyunun genelinde gördüÄŸümüz bu baÅŸarı, aslında CAS Konservatuvarın da ne denli sıkı bir eÄŸitim programının olduÄŸunun kanıtı. Uzuner’in dekor kullanmaması ve kostümleri çok sade biçimde kullanması, konunun derinliÄŸinin daha da hissedilmesini saÄŸlamış. Özellikle kumaÅŸ aksesuarları çok fonksiyonel kullanması yine bir baÅŸka reji nüansı. 

​

Işık tasarımını yapan Onur Alagöz, son dönemin en baÅŸarılı sanat adamlarından biri olma yolunda ilerliyor. Oyunlarda oynayan, dekor tasarlayan, ışık yapan ve yaptığı tasarımlarla ödüller alan Alagöz, bu oyunda da yaptığı ışık tasarımıyla seyircinin oyunun atmosferine tam anlamıyla girmesini saÄŸlıyor. 

​

Hicran Akın’ın koreografisi oyundaki dinamizmin en büyük destekçisi. Akın’ın düzeni sayesinde seyirci her an oyuna kilitleniyor, teyakkuzda oluyor, oyundan bir an olsun kopmuyor. Özellikle oyunun başında yer alan oyuncuların tekmili birden içeri giriÅŸindeki hesaplama, koreografın baÅŸarısı. Ancak oyun içinde hepimizin dikkatini çeken ve beÄŸenerek izlediÄŸimiz dansın oyunun sonunda tekrar verilmesi fazlalık arz ediyordu. Yönetmenin tercihi de olabilir ama ne olursa olsun o tekrara düÅŸmeye gerek yoktu. 

​

Selda Uyan imzası taşıyan kukla tasarımı ve yapımı, oyunun tesirini arttıran ve tiyatronun seyirciyle arasına mesafe koyup arada bir uyanmasını saÄŸlayıp iç sorgulama yapmasını tetikleyen önemli bir unsurdu. 

​

Saloz’un Mavalı, seyirciyi hiç sıkmayan rejisi, oyuncularının bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve verdiÄŸi mesajıyla sezonun iyileri arasında daha ÅŸimdiden yerini alıyor. Tiyatro izleyicisinin de ajandalarına girmeyi hak ediyor. 

bottom of page